Akdeniz diyeti egzersiz ile birleşirse: Yeni araştırmada çarpıcı sonuçlar
Yeni araştırmaya göre Akdeniz diyeti ve egzersiz bağırsak sağlığını iyileştirerek kilo kaybına yol açıyor.
Yeni bir çalışma, Akdeniz diyetine bağlılığın ve düzenli egzersizin bağırsak mikrobiyomunun çeşitliliğine ve bileşimine fayda sağladığını ve kilo kaybına yol açtığını gösteriyor.
Çalışma, diyet ve egzersizin bağırsak sağlığı üzerindeki etkisini araştıran yeni bir araştırma alanına işaret edebilir.
Bulgular, Akdeniz diyetine sıkı sıkıya bağlı kalan ve egzersiz programına katılan katılımcılarda, yalnızca Akdeniz diyeti uygulayanlara kıyasla bağırsak mikrobiyotasındaki değişiklikleri gösteriyor.
Diyet ve egzersiz grubundaki kişiler de daha fazla kilo verdi.
Diyet egzersiz birlikteliği daha önemli
Yüksek kaliteli bir diyet ve düzenli egzersizin genel sağlığa fayda sağladığı bilinmektedir.
Ancak uzmanlar, diyetin kilo vermenin anahtarı olduğunu, egzersizin ise güç ve dengenin yanı sıra kardiyovasküler, metabolik ve bilişsel sağlığa da fayda sağladığını söylüyor.
Bulgular doğrulanırsa bu, diyet ve egzersizin bağırsak sağlığı ve kilo kaybı açısından sinerjik faydasını öne süren ilk çalışma olacak.
Diyet ve egzersiz bağırsak sağlığına fayda sağlar, kilo kaybına yardımcı olur
1 yıllık çalışma için, yüksek kardiyovasküler riske sahip, yaşları 55-75 arasında olan 400 katılımcı, her biri 200 kişiden oluşan iki gruba ayrıldı.
Denemeden önce araştırmacılar, sıvı kromatografi-tandem kütle spektrometresi kullanarak mikrobiyota analizi için diyet bilgileri, vücut ölçümleri, kan örnekleri ve dışkı örnekleri topladı.
Araştırmanın sonunda tekrar bilgi toplandı.
Yaşam tarzı müdahale grubu olan ilk grup, enerjisi azaltılmış Akdeniz diyetine yerleştirildi ve bir diyetisyenden kişisel eğitim tavsiyesi aldı.
Katılımcıların günde 45 dakika tempolu yürüyüşler veya buna eşdeğer bir yürüyüş yapmaları ve özel güç, denge ve esneklik egzersizleri yapmaları teşvik edildi.
Ayrıca yaşam tarzı müdahale grubunun üyeleri, araştırmacılar tarafından bir grup oturumu, bir bireysel oturum ve bir bireysel telefon görüşmesinden oluşan iki aylık ziyaret aldı.
İkinci kontrol grubuna, yıl boyunca iki grup oturumunda, fiziksel aktivite konusunda herhangi bir tavsiye olmaksızın, Akdeniz diyetini takip etme önerileri verildi.
Sonuç olarak, Akdeniz diyetine bağlılık derecesi onlara bağlıydı ya da çalışmanın tabiriyle istenildiği kadardı.
Bir yıl sonra araştırmacılar, yaşam tarzı müdahale grubuna ait dışkı örneklerinde kontrol grubuyla karşılaştırıldığında dört metabolitin düzeyinde değişiklikler buldu.
Bu metabolitlerden ikisinin (DPA ve adrenik asit) seviyeleri düşerken, oleik asit ve 3-MAA seviyeleri arttı. Eubacterium hallii ve Dorea mikroplarında da azalma gözlemlendi.
Araştırmacılar bu farklılıkların bazılarının bazı kardiyovasküler risk faktörlerindeki değişikliklerle ilişkili olduğunu belirtiyor. Bu metabolitlerin başlattığı metabolik süreçler veya alt ağlar da araştırmacıların ilgisini çekti.
Biyokimya Bölümü’nde profesör olan kıdemli araştırmacı Dr. Jordi Salas-Salvadó çalışmayla ilgili şunlaı söyledi:
“Fiziksel aktivitenin, bütirat üreten bakterilerin bolluğunu artırarak veya zararlı türlerin bolluğunu azaltarak bağırsak mikrobiyotası bileşimi üzerinde yararlı etkileri olduğu gözlemlendi.”
Farklı beslenme alışkanlıkları bağırsak sağlığını etkileyebilir
Umut verici bulgulara rağmen, yaşam tarzı müdahale ve kontrol gruplarına yönelik farklı beslenme yaklaşımları kesin sonuçlara varmayı zorlaştırmakta.
Her iki grubun da aynı enerji eksikliği veya kalori eksikliği olan diyeti izlemesi gerekiyordu.
Kaliforniya’daki MemorialCare Medical Group’tan kurul sertifikalı bir gastroenterolog olan Dr. Babak Firoozi, “Özelliklere bakıp sonuçları incelerseniz ve Akdeniz diyetine bağlılık puanlarına bakarsanız, [iki grup arasında] önemli ölçüde farklı olduğunu görürsünüz. Başka bir deyişle, kontrol grubu, müdahale grubunun yaptığı gibi diyete bağlı kalmadı” diye konuştu.
Dr. Salas-Salvadó da aynı fikirde ve şunları kaydetti:
“Kontrol grubunun diyetinin isteğe bağlı doğası, iki grubun mikrobiyota sonuçları arasındaki farkı, fiziksel aktivite müdahalesinden daha fazla önemli ölçüde etkilemiş olabilir. Sınırsız bir diyet, besin alımında değişkenlik yaratarak bağırsak mikrobiyota kompozisyonunu tek başına egzersizden farklı şekilde etkileyebilir. Diyetteki bu değişkenlik, fiziksel aktivitenin bağırsak mikrobiyomu üzerindeki spesifik etkilerini gölgede bırakabilir ve egzersizin mikrobiyal sonuçlar üzerindeki tek etkisini izole etmeyi zorlaştırabilir.”
Çalışmaya dahil olmayan kardiyoloji diyetisyeni Michelle Routhenstein ise kanıtların egzersizin “mikroflora çeşitliliğini artırmaya ve bağırsaktaki Bacteroidetes: Firmicutes oranını olumlu yönde değiştirmeye yardımcı olabileceğini” gösterdiğini söyledi.
Yine de Routhenstein daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğu konusunda hemfikir:
“Uygulamamda, ömür boyu sporcu olan ancak ilerlemiş koroner arter hastalığından muzdarip kişilerle karşılaşıyorum. Birçoğu beslenmelerini ihmal ettiklerini, egzersize öncelik verdiklerini ve görünümlerinin iyi kardiyometabolik sağlığı yansıttığını varsaydıklarını itiraf ediyor.
Odak noktamızı egzersiz veya beslenmenin kardiyometabolik sağlık üzerindeki önemini tartışmaktan uzaklaştırıp her ikisinin önemini kabul etmenin zamanının geldiğine inanıyorum.
Optimum kalp, bağırsak, beyin ve genel sağlık ve uzun ömürlülük için hem egzersiz hem de beslenmeye dengeli bir vurgu yapılması gerektiğini anlamak çok önemli.”